Duygusal Yük
Birlikte Yalnızlık: Bakım Verenin Sesi
Evde Alzheimer, Parkinson gibi bir nörolojik hastalığı olan birinin bakımını üstlenmek… Bu cümleyi okuduğunuzda, içinizde hafif bir ağırlık hissettiniz mi? Eğer çoğu zaman "Evet, bizde bu iş hep bana kalıyor" diyorsanız, yalnız değilsiniz. Sizi en iyi yine sizin gibi yaşayanlar ve birkaç cümleye sığmayan duygularınız anlayabilir.
Neden Hep Ben?
Bir evde bakım ihtiyacı başladığında, genellikle doğal olarak bir kişi öne çıkar. Çoğunlukla kadınlar, özellikle anneler, kızlar veya gelinler bu rolü üstlenirler. Fakat sadece cinsiyetle ilgili olmayan, kültürel, sosyal ve ekonomik etkenlerin harmanlandığı bir süreçtir bu. Türkiye’de bakım verenlerin yaklaşık %70'i aile yakınları ve çoğunlukla kadınlardır. (Kaynak: Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması 2018)
Bazen kendiliğinden, bazen "Kim annemin dilinden anlar?" diye başlayan küçük tartışmalarla bakım veren rolü netleşir. Bu yükün adil olmadığını, ama başka çaresi olmadığını düşünen pek çok hasta yakını vardır.
Bakım Veren Sendromu: Görünmeyen Yorgunluk
Bilimsel çalışmalar, uzun süreli bakım verenlerin yorgunluk, depresyon ve kaygı düzeylerinin toplum ortalamasının çok üzerinde olduğunu gösteriyor. Özellikle Alzheimer ve Parkinson gibi hastalıklarda, hastalık ilerledikçe sorumluluklar artıyor ve yıpranma hissi de derinleşiyor.
"Bazen bir odaya geçip sessizce ağladığım oluyor. Üzgünüm, öfkeliyim, kimi zaman suçluyum… Ama bir tek ben ilgilenmesem her şey dağılır gibi hissediyorum. "
— Hasta yakını, 54 yaşında
Bu hislerin tamamı insana özgüdür. Araştırmalar gösteriyor ki, bakım yükünü tek başına üstlenen bireylerde anksiyete (kaygı bozuklukları) ve depresyon riski iki kat artıyor (Pinquart & Sörensen, 2003).
Empatiyle Başlayan, Saygı ve Sabırla Devam Eden Bir Yol
Ailede bakım veren rolü üstlenmek, çoğu zaman hem içsel bir çatışma hem de ‘görünmez bir kahramanlık’ anlamına gelir. Kimi zaman ailenin diğer üyeleri, "Sen daha iyi ilgileniyorsun", "Sen sabırlısın", "Sen zaten evdesin" gibi cümlelerle sorumluluğu üzerinize bırakır. Oysaki bakım sadece fiziksel olarak orada bulunmak değil; duygusal, sosyal ve psikolojik bir dayanıklılıktır.
Hastanın bakımını üstlenirken kendi ihtiyaçlarınızı bir kenara bırakmak zorunda kalmak
Destek eksikliği hissi ya da konuşacak kimsenin olmaması
Aile bireylerinden yeterince takdir görememek
İşe, arkadaşlıklara ya da kişisel zamana vakit ayıramamak
Tüm bunlar, zamanla bir tükenmişlik döngüsüne yol açabilir.
Ailede Rol Dağılımı Neden Dengesizleşir?
Eğer bakım rolü hep size kalıyorsa, aşağıdaki nedenleri göz önünde bulundurabilirsiniz:
Kültürel alışkanlıklar: Özellikle "kadının görevi", "büyük olan ilgilenir" gibi yaygın kalıplar rolün tek kişiye kalmasına yol açar.
Ekonomik sebepler: Evde en çok vakti olan ya da iş dışındaki zamanı kolayca ayarlayabilen birine sorumluluk yüklenir.
Kişilik özellikleri: Sabırlı, şefkatli ya da düzenli olmanız bazen sizi gönüllü olmadan "gönüllü" yapar.
Duygusal manipülasyon: "Sen bakmazsan, annemiz ne yapar?" gibi duygusal yüklemelerle yük aktarımı yapılabilir.
Bilimsel Bakış: Eşit Yük Mümkün Mü?
Dünya genelinde yapılan çok sayıda araştırmada bakım yükünün paylaşılamamasının, ailenin tüm fertlerinde stres seviyesini yükselttiği gözlemlenmiştir. Bir çalışmada, aile içinde bakım paylaşımı olduğunda tükenmişlik oranının %30 azaldığı tespit edilmiştir (Chappell & Reid, 2002).
Aileler genellikle "Ben olmadan olmaz" duygusuyla hareket ettiği için, bakım rotasyonuna veya küçük görev paylaşımına yanaşmayabilirler. Fakat kısa dahi olsa mola vermek, bakım verenin kendine zaman ayırması sürdürülebilir bir bakım için gereklidir.
Duygusal Boyutu Göz Ardı Etmeyin
İnsanız ve duygularımız var. Her zaman güçlü olmak zorunda değilsiniz. Yorgun hissetmek, bunalmak, kırılmak veya bazen hastanıza karşı sabırsız davranmak olağan. Bu tür duyguları bastırmaya çalışmak, uzun vadede daha büyük bir yıpranmaya sebep olabilir. Kendinize şunu demekten çekinmeyin:
"Evet, bana zor geliyor. Yardıma ihtiyacım var!"
Bakım sırasında duygusal destek almak zorunda olduğunuzu unutmayın. Bilim insanları, duyguları konuşmanın (yakın çevreyle ya da profesyonellerle) en azından depresyon riskini %20 azalttığını ortaya koymuşlar (Brodaty & Donkin, 2009).
Rolün Hep Sizde Kalmasının Sonuçları
Psikolojik Etki | Fiziksel Etki | Sosyal Etki |
---|---|---|
Depresyon | Uyku bozukluğu | İzolasyon hissi |
Ruhsal Dayanıklılığınızı Nasıl Koruyabilirsiniz?
Küçük aralar vermekten çekinmeyin. Yarım saatlik bir yürüyüş bile iyi gelir.
Duygularınızı paylaşabileceğiniz biriyle sohbet etmeye gayret edin.
Bedeninizi dinleyin. Yorgunsanız dinlenmeye izin verin.
Mümkünse kardeşler, eş, akrabalar ya da profesyonellerden destek isteyen cümleler kurmaktan çekinmeyin.
Bazı yükleri paylaşmanızın hastanız için de iyi olacağını unutmayın; çünkü sağlıklı bir bakım veren, daha iyi bir bakım sunar.
Bakım Yükünü Paylaşmak İçin Pratik Öneriler
Yalnızca sizin güçlü olmanız gerekmiyor. Aşağıda, yükü hafifletmek için atılabilecek bazı adımları paylaşıyoruz:
Açıkça ifade edin:
"Ben artık çok yoruldum, biraz desteğe ihtiyacım var" diyerek yakınlarınızdan yardım isteyin.Günlüklerden faydalanın:
Küçük bakım görevlerini yazın ve bunların kimler tarafından paylaşılabileceğini konuşun.Mini görevler oluşturun:
Bir gün yemek, başka gün temizlik ya da randevu takibi gibi işleri bölüştürün.Profesyonel destek almayı düşünün:
Bazen haftada 1-2 gün bile bakım hizmeti desteği büyük fark yaratabilir.
Siz Yalnız Değilsiniz: Destek Ağları ve Paylaşım Grubu
Hayatınıza birden giren bakım yükü, tek başınıza taşımak zorunda olduğunuz bir dağ değildir. Pek çok şehirde hasta yakınları için oluşturulan destek grupları ve danışmanlık imkanları bulunuyor. Sadece duygularınızı paylaşmak bile, hafiflediğinizi hissettirir. Unutmayın...
"Kendinize ne kadar iyi bakarsanız, sevdiklerinize de o kadar iyi bakabilirsiniz. Bazen bir damla anlayış size çöldeki bir vaha kadar iyi gelir."
Son Söz: Kendinize Nazik Olun
Ailede bakım veren rolünün hep size kalması kader değildir. Çoğu zaman, yeni bir paylaşım düzeni kurmak sabır, açık iletişim ve biraz da cesaret ister. Kendi sağlığınızı ve varlığınızı unutmadan, elinizden gelenin en iyisini yapmaya çalışmak ise zaten büyük bir başarı. Ve bu yolda yalnız olmadığınızı, verilen emeğin görünmez olsa da çok kıymetli olduğunu hatırlayın.
Kaynakça
Pinquart, M. & Sörensen, S. (2003). Differences between caregivers and noncaregivers in psychological health and physical health: a meta-analysis. Psychology and Aging.
Brodaty, H., & Donkin, M. (2009). Family caregivers of people with dementia. Dialogues in Clinical Neuroscience.
Chappell, N. L., & Reid, R. C. (2002). Burden and well-being among caregivers: Examining the distinction. The Gerontologist.
Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (2018). T.C. Sağlık Bakanlığı.
Next Blogs Post