Duygusal Yük
Bir İtirafın Ağrısı
Alzheimer, Parkinson ya da benzeri bir nörolojik hastalığa yakalanan annenize, babanıza ya da yakınınıza bakmak; kelimelere sığdıramadığınız karmaşık duygularla iç içe geçmek demek. Ve çoğumuz bir noktada şu soruyu sessizce kendi içimizde fısıldıyoruz: “Acaba yeterli miyim?” Hemen ardından kendini gösteren suçluluk duygusu ise çoğu hasta yakını için gizli, ağır ve genellikle paylaşılamayan bir yük halini alıyor.
Kimi zaman sabır taşınız çatladığında, annemize yüksek sesle konuştuğunuzda, mola almak istediğinizde ya da kendinize birkaç saat ayırdığınızda… Belki de bazen hiç sebebi yokken bu his içimizi kemirir. Bu yazı, suçluluk duygusunun nereden geldiğini, ne anlama geldiğini ve bu duyguyla hem kendi iyiliğimiz, hem bakım verdiğimiz sevdiklerimiz için nasıl baş edebileceğimizi konuşmak için yazıldı. Yanınızda olduğunu, yalnız olmadığınızı hissettirerek başlamasını istedik.
Suçluluk: Bakım Verenler İçin Neden Bu Kadar Yaygın?
Hasta yakınları üzerine yapılan bilimsel çalışmalar, bakım sürecindeki duygusal yükün en önde gelenlerinden birinin suçluluk hissi olduğunu gösteriyor. 2021 yılında yapılan bir araştırmada, Alzheimer hasta yakınlarının yaklaşık %44’ünün düzenli olarak suçluluk duygusu yaşadığı tespit edilmiş (1). Aynı çalışma, özellikle gerçekleşmeyen beklentiler, toplumsal baskılar ve tükenmişlik hissiyle bu suçluluğun katlanabildiğini vurgular.
Suçluluk duygusu özellikle aşağıdaki nedenlerle tetiklenebilir:
Yetersizlik duygusu: Yaşanan zorluklara rağmen daha sabırlı, daha ilgili olabilmeyi istemek ve o seviyeye ulaşamadığını düşünmek.
Kendi ihtiyaçlarını ötelemek: Kısa bir mola almak, dinlenmeye zaman ayırmak veya sosyal hayata devam etmek isterken "bencil" hissetmek.
Geçmişle hesaplaşmak: Hastalık öncesi yapılan kırıcı bir söz ya da yaşanan bir anlaşmazlığın vicdan azabını taşımak.
Bakımı devredince veya bundan bahsedince: Kurumsal bakım seçeneklerini gündeme getirmek, yardıma ihtiyaç duymak veya bakım yükünü biriyle paylaşmak.
Suçluluğun Bilimsel Arka Planı: "Bakıcı Sendromu" ve Psikolojik Yansımalar
Suçluluk, çoğu zaman yüksek sorumluluk, kayıp duygusu ve toplumsal beklentiyle birleşir. Bilimsel literatürde "bakıcı sendromu" (caregiver burden) olarak adlandırılan tabloya depresyon, anksiyete ve hatta fiziksel sağlık sorunları eşlik edebilir (2).
Suçluluğun psikolojik kökeni, insanın sevdiklerine zarar vermemek, onlara yeterince iyi bakabilmek isteğiyle bağlantılıdır. Ancak burada bir paradoks ortaya çıkıyor: İdealdeki “kusursuz bakım veren” imajı ne kadar gerçekçi? Uzman psikologlar, "mükemmel bakıcı"nın mevcut bir gerçeklik olmadığını, asıl amacın iyi niyetli ve sürdürülebilir bir şekilde destek olabilmek olduğuna dikkat çeker (3).
Kusursuzluk Tuzağından Çıkmak
Toplumda veya aile içinde, özellikle annelere/yakınlara bakım verme rolüyle ilgili çok güçlü bir kültürel beklenti oluşur. "Elinden geleni yapmak" bazen "her şeyini feda etmek" ile eş tutulur. Oysa hiçbir insan, duygusal ve fiziksel olarak her zaman tükenmeden, hep aynı özen ve güçle bakım veremez.
Birkaç önemli bilimsel tespit:
Bakımverenlerin %60’ı, zaman zaman duygusal olarak tükenmiş hissediyor (4).
Çok yoğun sorumluluklar alan bakıcıların, depresyon ve anksiyete düzeyi toplum ortalamasına göre 2-3 kat daha fazla görülebiliyor (5).
Suçluluk hissedilmesi, kişinin sevdikleriyle ilgili duyarlılığının göstergesidir. Ancak bu duygunun yönetilememesi, süreğen stres ve hastalık risklerini artırıyor (6).
Suçluluk Hissiyle Başa Çıkmanın Yolları
Her duygunun, özellikle de suçluluğun, size mesaj verdiğini unutmayın. Kimi zaman bir yanınızı korumak ya da sınır koymak için ortaya çıkar. İlerleyen süreçte ise baş edilemez bir hale gelirse, hem siz hem bakım verdiğiniz yakınınız bu durumdan olumsuz etkilenebilir.
Duygunuzu Fark Edin ve Adlandırın
Suçluluk duygusunu bastırmak veya yok saymak yerine; kendinize şu soruyu sorun: “Neden böyle hissediyorum?” Duygularınızı bir günlüğe yazmak, bir yakınınızla paylaşmak veya yüksek sesle ifade etmek, başlangıç için güç verici olabilir.
Gerçekçi Standartlar Koyun
Bakım veren herkesin yorulduğu, öfkelendiği, insan olduğu gerçeğini unutmayın. Mükemmellikten ziyade elinizdekilerle elinizden gelenin en iyisini yapmak, yeterlidir. Bunu sıkça kendinize tekrar edin.
Sınırlar Koymak Hakkıdır
Kişisel ihtiyaçlarınızı karşılamaktan, yardım istemekten veya kabul etmekten dolayı suçlu hissetmeye gerek yoktur. Sınır koymak hem sizin tükenmenizi engeller, hem de verdiğiniz bakımın kalitesini artırır.
Destek Aramaktan Çekinmeyin
Aile üyeleriyle, dostlarla, profesyonel danışmanlarla veya hasta yakınlarının yer aldığı destek gruplarıyla konuşmak; duygularınızı paylaşmak için iyi bir fırsattır. Benzer duyguları yaşayanları görmek yalnızlığı azaltır.
Kendinize Nazik Davranın
Bazen kendinize bakım verdiğiniz kişiyi nasıl nazikçe sarıp sarmalıyorsanız, aynı merhameti kendinize de göstermek gerekir. Kimi zaman "ben de insanım" diyebilmek, iyileştirici bir adımdır.
Zorlu Anlarda: Suçluluk Krizini Hafifletmek İçin Pratikler
Derin nefes alın, birkaç dakika ara verin: O anki duygunun gelip geçici olduğunu fark etmek için nefesinize odaklanmak, anlık bir rahatlama sunar.
Küçük iyi örneklerinizi hatırlayın: Son dönemde anneniz için neler yaptınız? Bir gülümseme, bir bakış, bir destek… Bazen bunlar en büyük armağanlar olabilir.
Olumsuz iç sesleri yakalayın: “Kötü bir evlat/bakıcıyım” diyen sesi, "elinden geleni yapıyorsun" diyen olumlu ve gerçekçi iç sese dönüştürmeyi deneyin.
Küçük hedefler koyun: Bakımı bölüşmek, haftada bir saat kendinize vakit ayırmak bile büyük bir fark yaratabilir.
“Kendiniz için bir şey yaptığınızda suçlu hissetmeyin; oksijen maskesini önce kendinize takmanız, annenize verecek nefesinizin olmasını sağlar.”
Kabullenme ve Affetme: Suçlulukla Olumlu Bir İlişki Kuranlar Ne Yapıyor?
Bakım verenler suçlulukla mücadelede iki önemli strateji geliştiriyor:
Kabullenici Olmak:
Suçluluk duygusunu zararlı bir düşman olarak değil, yaşamın bir parçası olarak kabul ediyorlar. Böylece bu his sürekli bir savaşa dönüşmüyor.
Kendini Affetmek:
Zaman zaman hata yapmanın, öfkelenmenin veya yorulmanın insan olmanın doğal bir sonucu olduğunu kabulleniyorlar. Kendilerini affederek huzur buluyorlar.
Unutmayın; bakımın en insani halinin içinde sevgiyle birlikte zorlanmak, bazen yetersiz hissetmek, bocalamak ve yeniden denemek vardır.
Yalnız Değilsiniz: Suçluluğu Paylaşmak
Çoğu aile yakını, ilk etapta bu hisleri ne çevresindekilerle paylaşabiliyor, ne de yardım istemeye cesaret edebiliyor. Oysa araştırmalar, duyguları paylaşmanın ve sosyal destek almanın tükenmişlik düzeyini belirgin şekilde azaltabildiğini gösteriyor (7).
Duygularınız, gördüğünüz bakımı daha az değerli kılmaz. İnsan olduğunuzu ve karmaşığınızı kabul ettikçe, kendinizi – ve doğal olarak annenizi – daha şefkatli şekilde desteklemenin yolunu bulursunuz.
Son Söz: Kendinize Biraz Merhamet
Annenizin yaşadığı hastalık ve getirdiği kayıplar birçoğumuzun hayatında büyük bir acı ve belirsizliğe yol açar. Sizin gösterdiğiniz çaba, sabır ve sevgi ise paha biçilemez. Bazen ne kadar çok isteseniz de tükenmemek, sürekli güler yüzlü, anlayışlı olmak mümkün olmayabilir.
Suçluluk yalnızca yükünüz olsun diye değil; kendinizle, annenizle ve hayatla daha sağlıklı bir ilişki kurmak için bir işaret taşı olabilir.
İzin verin, ara sıra kendinize sevgiyle yaklaşın. Bu yolun her adımında yalnız olmadığınızı unutmayın.
Kaynakça
1. Zarit SH, Femia EE. (2021). "Aging, Caregiving, and Everyday Life." Annual Review of Gerontology and Geriatrics.
2. Adelman RD et al. (2014). "Caregiver burden: a clinical review." JAMA.
3. Reichman WE, et al. (2022). "The right way to care for caregivers." Neurology Advances.
4. Pinquart M, Sörensen S. (2003). "Differences between caregivers and noncaregivers in psychological health and physical health." Psychology and Aging.
5. Papastavrou E, et al. (2011). "Caregiver burden and depressive symptoms of family caregivers of persons with dementia." Aging & Mental Health.
6. Schulz R, Sherwood PR. (2008). "Physical and mental health effects of family caregiving." American Journal of Nursing.
7. Brodaty H, Donkin M. (2009). "Family caregivers of people with dementia." Dialogues in Clinical Neuroscience.
Bir Sonraki Okuma